GÜVENLİ BAĞLANMA
- ORLİT LİNET HAKLI

- May 8, 2020
- 5 min read
Updated: Nov 19, 2021
Bebeğiniz daha anne karnındayken bakımvereni ile ilişki içine girmeye başlar. Kulakları geliştikçe duyduğu sesleri ayırt etmeye ve bazı seslere tepki vermeye başlar. Annesinin ve babasının sesini ayırt edip ayaklarıyla tepkilerini gösterebilir. Onunla konuştuğunuzda hareket ederek size tepki verebilir. Bu nedenle bakımverenle bağlanma anne karnındayken başlar. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki bebekler doğduklarında anne karnında duydukları sesleri ayırt edebilirler. Eğer hamileyken bebeğinize her gün aynı şarkıyı söylerseniz doğduğunda bu şarkıyı söylediğinizde bu şarkıyı tanıyıp dikkat kesilecektir. Bu şarkıyı ağladığı zaman sakinleştirme yöntemi olarak kullanabilirsiniz. Anne karnında duyduğu bu şarkıyı güvende olduğu alan ve zamanla bağdaştıracak ve sakinleşecektir.
Bebeğiniz ağlamaları yoluyla sizinle iletişime geçip ihtiyaçlarının karşılanmasını isterler. Bağlanmanın oluşması için bakımverenin ihtiyaçlarını en uygun ve en kısa zamanda karşılaması gerekmektedir. Böylece bebek ihtiyaçlarının önemli olduğunu ve kendinin değerli olduğunu hissedecek. Yavaş yavaş kendi ihtiyaçlarının nasıl duygular yarattığını fark etmeye başlayacaktır. Bu duyguların karşısındaki bakımverende yansıma bulduğunu ve bakımveren tarafından karşılandığını fark eden bebek duygularının karşısındaki kişide bir etkisi olduğunu ve değerli olduğunu öğrenecektir.
Ihtiyaçlardan bahsederken sadece beslenme, alt değiştirme ve uyuma gibi ihtiyaçlardan bahsetmiyorum. Güvende hissetme ve ilişki içinde olma her canlının temel ihtiyaçlarındandır. Bebekleriniz sizinle ağlayarak iletişime geçtiğinde ve siz ona tepki verdiğinizde kendini güvende hissedecektir. Sizinle kendi dilinde konuşmaya başladığında cıvıldayarak, gülerek sizin ilginizi çekmek istediğinde kendini ilişki içinde ve güvende hissetmek için sizin de ona aynı tepkileri vermenizi bekleyecektir.
Bakımverenlerin bebeklerinin duygularını görüp, anlayıp, işleyip bebeğe geri vermesi çok önemlidir. Bebeğiniz acıktığı için ağladığında ve bu duygu onun için katlanılamayacak kadar çok yoğun olduğunda duygularını anlamlandırmak ve sakinleşmek için size ihtiyacı olacaktır. Onu sadece beslemek ona iyi gelmeyecektir. Belki karnı doyduğu için sakinleşecek ama ona çok yoğun gelen bu duygunun ne olduğunu anlamlandıramamış olacaktır. Ona ‘’senin karnın acıktı o yüzden ağlıyosun. Haklısın seni hemen şimdi doyuracağım’’ diyerek duygusunu ona geri yansıttığınızda bebeğiniz yavaş yavaş bu yoğun duygunun ne olduğunu anlamlandırmaya başlayacaktır. Anlamlandırdıkça bu duygular ona eskisi kadar yoğun ve tolere edilemeyecek gelmeyecek ve açlık, uykusuzluk, yorgunluk gibi yoğun duyguları daha rahat tolere edebilecek hale gelecektir. Bunu her ağladığında ağlama nedenine göre söyleyebilirsiniz. Sizin ona sakinlikle konuşmanız onu yatıştıracaktır. Bunları söylerken göz göze temas kurmak önemlidir.
Maalesef duymazlıktan gelinen bebekler ve ağlamaya bırakılan bebekler bakımvereni ile güvenli bağlanma geliştiremeyeceklerdir. Bu bebekler zamanla ağlamaktan vazgeçecek ve bakımverene olan güvenini yitireceklerdir. Bakım verenleri ile güvenli bağlanma geliştiremeyen bebekler 6. ayda başlayacak olan ayrılık kaygısını ya çok yoğun yaşayacaklar ya da bakımverenin varlığına tamamen kayıtsız kalacaklardır.
Çocuklar korktuğunda, üzüldüğünde, öfkelendiğinde ağlarlar ve bunları gösterecek tek yöntemleri ağlamaktır. Onları susturmak, ‘’korkacak bir şey yok, ağlayacak bir şey yok, güzel çocuklar ağlamaz’’ vs. gibi cümleler kurup duygularını görmemek, anlamamak çocuklara iyi gelmeyecektir. Ağlamak çok güçlü bir sakinleştiricidir. Çocuklar ağladıklarında duygularını iletir, yardım ister, ve streslerini boşaltırlar. Çocukların ağlaması ebeveynlerde yoğun duygular yarattığı için hemen susturmaya, çocuğun dikkatini başka bir şeye yönetlmeye, bazen sinirlenip sözlü veya fiziksel şiddet uygulamaya ve yaşadığı duyguyu yok saymaya yönelebilirler. Bebeğinizin ağlaması sizin geçmiş dönem duygularınızı tetikleyip öfkelendirip, kaygılandırabilir. Bu duygu sizi rahatsız edebilir ve size kendi ebeveyninizin sizi susturmak için uyguladığı ama size iyi gelmemiş yöntemleri çocuklarınıza uygulamanıza neden olabilir. Uyguladığınız ağlama durdurma yöntemleri yerine bebeğinizin ağlamasına izin verirseniz ve yaşadığı duyguyu ‘’şu anda .. hissediyorsun o yüzden ağlıyosun bebeğim’’ deyip ona sarılmayı denerseniz bebeğiniz zamanla daha sakin olacak ve daha az öfke nöbetleri geçirecektir. Diğer türlü bebekler bir noktadan sonra ağlamanın iyi bir şey olmadığı ve yasaklı olduğunu düşünüp ağladıklarında bunu hep durdurmaya çalışacaklardır. Bu vesileyle doğal sakinleştirici olan ağlama yöntemi ile rahatlayamayacaklardır. Yetişkinlikte ağlamalara olan bakış açımız bebekken veya çocukkan bakımverenlerimizin ağladığımız sırada bize nasıl tepki verdiği ile şekillenir.
Eğer bebeğinizin ağlamasından ötürü teiklendiğinizi ve ağlama sesinin sizde anlamlandıramadığınız birçok negatif duyguyu oluşturduğunu hissediyorsanız bir uzman psikologdan destek almalısınız. Geçmiş yaşamınızda çözemediğiniz olaylar ya da duygular bu tetiklenmelere neden olabilir. Negatif duygular öfkelenmenize ve bebeğinizi susturmak için ona hiç de iyi gelmeyecek davranışlar sergilemenize neden olabilir.
Eğer bebeklerin ve çocukların duygularının tamamen yaşamalarına izin verilmez ve ağladıkları için cezalandırılır, duymamazlıktan gelinir, susturulur ya da dikkati sürekli başka noktaya çekilirse ağlamanın kötü bir durum olduğunu ve ağlmanın yasak olduğunu içselleştirecektir. Bu çocuklar ileride streslerini ağlayarak değil davranış problemleri sergilereyerek (akranlarına veya kardeşine şiddet, zorbalık) veya öfke nöbetleri geçirerek ortaya çıkaracaklardır. Daha ileriki yaşamlarında ağlamanın ve duyguların göstermenin yasak olduğu bir dünyada yaşamak kaygı uyandıracak ve takıntılı davranışlar, depresyon, anksiyete, panik atak gibi çeşitli psikopatolojilere zemin hazırlayabilecektir.
Bakım verenlerin en sık yaptığı duyguları görmeme davranışları şöyledir;
- Çocuğun hislerine değer vermemek (sen hayvanlardan korkmazsın, ağlama artık)
- Iletişim kurmamak (doğduğundan itibaren onunla konuşmamak, göz teması kurmamak)
- Çocuğunuza açıklamadan onu yeni ortamlara sokmak, doktora götürmek
- Evden çıkarken ağlamaması için hoşçakal demeden bir anda kaybolmak. (bu durum çocuklardaki ayrılık kaygısını daha çok arttıracaktır).
- Karnı doymasına ragmen onun hislerine güvenmeyip biraz daha yemesi için zorlamak
Ayrılık kaygısı ve güvensiz hissetmek sadece görülmemiş, anlaşılmamış ya da ilgilenilmemiş bebeklerde değil tam tersi hareket eden yani sürekli bebeğini kucağında taşıyan, her ses çıkardığında ona endişeyle yaklaşıp korkacak bir şey olduğunu ima eden, ve kendi ayrılık kaygılarından dolayı bebeklerini bir türlü bağımsızlaşmaya bırakamayan bakımverenlerin çocuklarında da görülebilir.
Sürekli kaygıyla kucağa alınan bebekler, etrafın tehlikeli olduğunu düşünüp güvende hissetmek için bakımverenin onu sürekli kucaklarına alıp sakinleştirmesine ihtiyaç duyarlar. Ayrıca bakım verenin yanlarından bir saniye bile ayrılmalarını tolere edemezler çünkü artık anne ve kendisinin ayrı iki varlık olduğunu fark etmiş ve annenin onu bu tehlikelerle dolu dünyada yalnız bırakabime ihtimali onu çok korkutmaktadır. Bu nedenle anne her yanından ayrılışında çığlık çığlığa ağlamaya başlar ve annenin kucağına kavuştuğu anda ağlamalar bir anda kesilir. Burada güvenli bağlanmadan bahsedilemez. Bu çocuk kaygı doludur ve tehlikeli olduğu sürekli hissettirilen dünyada yalnız kalmak onun için çok korkunçtur.
Ideal ebeveynlik: Pek çok psikanalist yazar en ideal ebeveynliğin ‘’yeteri kadar ebeveynlik’’ olduğunu savunur. Yani ne olması gerektiğinden az ne de olması gerektiğinden fazladır. Bir bebeğin dünyayı tehlikelerden arınmış, güvenli görmesi için bakımverenin desteğine ihtiyacı vardır. Fakat bu destek bazen çocuk için çok fazla ve boğucu olabilir. Iki durumda da çocuk bakımverene karşı öfke duyar.
Çocuğun gelişimsel olarak bağımsızlaşmaya ihtiyacı vardır. Çocuk dünyayı güvenli bir yer olarak görmelidir ki dünyayı merak etsin ve keşfetmeye başlayabilsin. Bu keşfi yaparken korktuğunda veya kaygılandığında bakımvereninin güvenli varlığının orada olduğunu bilmeli ve ihtiyacı olursa ona kollarına geri dönebileceğini bilmeli. Bu nedenle bakımverenler bebeklerinin bağımsızlaşma süreçlerini kendi ayrılık kaygıları nedeniyle ketlememeli ve onları bağımsızlaşmaya yüreklendirmelidirler. Ve bebekleri bağımsızlaştığı için onlara öfkelenip geri dönmek için onlara koştuklarında onları reddetmemelidirler. Bebeğinizin bağımsızlaşma sinyalleri sizi rahatsız ediyor, ondan ayrılmak sizi kaygılandırıyor ve öfkelendiriyorsa uzman psikologdan yardım almanız iyi olacaktır.
Bebeğinizin bağımsızlaşması için yapabilecekleriniz:
- Yanından ayrıldığınızda ağlamaya başlıyorsa onunla konuşmaya devam edin ‘’mutfaktayım, birazdan geleceğim’’. Sesinizi duymak terk edilmişlik hissini azaltacaktır.
- Ağlamalarına karşı sakin tavırlar sergilemeye özen gösterin, emin olun sizin kaygı ve korkunuzu hissedecek ve korkulacak bir durum olduğunu düşünecektir.
- Onunla cee-ee oyunu oynayın. Bu oyunda bakımveren suratını kapar ve biraz sonra geri açar. Ayrılık kaygısı yaşayan bebek bakımverenin suratını görmediğinde kaygılanır, bakımverenin suratı geri geldiğinde rahatlar. Bu oyun bakımverenin gittiğinde geri döneceği imasını verir ve bebeği bu fikre alıştırır. Böylece bebekteki ayrılık kaygısı azalacaktır.
- Evden ayrılırken ona hoşçakal deyip birkaç saate geri döneceğinizi söyleyin. Daha sonra evde onunla kalan kişi ile pencereden size el sallamasını sağlayın.
- Kendi kendine oynamasını sağlayın. Dikkati hemen dağılıyorsa önünde çok fazla oyuncak olabilir. Oyuncakları azaltmaya çalışın. Başlarda odada kendi kendine kalamıyorsa örneğin siz mutfaktayken o da mutfakta yerde oynasın. Kendi kendine oynasın ama size ulaşmak istediğinde emekleyerek gelip size yaklaşabilsin.
- Kendi kendine oyun oynarken o istemedikçe oyuna müdahale etmeyin. Sizin güvenli varlığınızda kendi kendine oynayabilen bebek bir yerden sonra siz yanında yokken de kendi kendine oynayabilecektir.


Comments